kapı, ışık, duvar…
masa, sandalye, klavye…
anahtar yok.
sigara var, çakmak yok.
kağıt var, kalem yok.
fiş var, piriz yok.
eşyaları saklı bir oda oyunundayım sanki. aldığım her nefes ciğerlerime ulaşmadan yok oluyor.
boşa koyuyorum dolmuyor.
doluya koyuyorum almıyor.
yanlış anlaşılmayı geçtim.
açtım göğsümü kalbimi çıkardım soluma koydum.
beynimi çıkardım sağıma koydum.
ellerimle tarttım.
büyüklüklerine baktım.
uzunluklarını ölçtüm.
kareköklerini alıp hipotenüsleriyle çarptım.
bulamadım cevabı.
kapıyı açamadım pencereye koştum. baktım simsiyah bir boşluk gördüm.
ışığı yaktım karanlık oldu, kapadım aydınlandım.
boş bir ofisteyim şimdi. bir metrem var elimde geçtiğim yerleri ölçtüğüm. geçeceklerimi çıkardım elde sıfır kaldı.
etkisiz eleman oldum kendi hayatımda. neyle çarptıysam kendimi kaybolan yine ben oldum.
tepkisiz eleman oldum sonunda. kafama vurup lokmamı aldılar sesimi çıkarmadım.
içimden içime çığlıklar attım.
anlamsız sözcüklerimi birleştirdim yazı yaptım.
anlamlılarımı atmosfere yolladım zamanı gelince geri dönsünler diye dönmediler.
elimde bir ben kaldım.
taktım kulaklıklarımı tıkadım kulaklarımı dünyaya, koşmaya gittim. koşarken bileğimi burktum kalbim acıdı.
açtım baktım kalbime diken batmış. çıkardım kan durmadı, kurumadı.
bileğimi sardım sonra devam ettim koşmaya.
baktılar uzaktan ağladılar halime. güldüler. eğlendiler, üzüldüler.
bir yanımda kırmızı var bir yanımda siyah birini seç dediler. kırmızıyı seçtim hayatıma renk katsın diye. kalbim durdu atmadı. açtım yine, vidalarını sıktım biraz.gıcırdayan yerlerini yağladım.
yürüdüm biraz, yoruldum sonra. bağırdım son gücümle gökyüzüne.
cevap geldi
“yine ne var?” diye.
“al beni artık yanına” dedim
“daha çilen dolmadı” dedi.
kaçtım ordan bir kamyonun altına attım kendimi.
karardı herşey.
gözlerimi açtım sonra.
bir kapı,
bir ışık,
bir duvar.