Lorem ipsum dolor sit amet

Consectetur adipiscing elit. Quisque ac quam purus. Nam ultrices rutrum nulla sed eleifend. In condimentum rhoncus feugiat. Phasellus venenatis porta semper. Vestibulum erat orci, sodales et pretium eget, scelerisque id nunc. Donec iaculis quam ac ipsum ullamcorper mollis. Suspendisse ipsum metus, consequat nec tempor vitae, lobortis commodo arcu. Nunc vel nibh ligula. Phasellus sodales erat non magna facilisis accumsan. Nunc congue lectus vel sem hendrerit lacinia. Donec condimentum lectus et nisl luctus at tincidunt mauris pharetra.

Nam pretium purus quis nunc mollis interdum vel sed quam. Sed felis lorem, facilisis convallis congue eu, tincidunt molestie libero. Quisque sodales tristique velit, ut posuere leo lacinia gravida. Aliquam lobortis sagittis blandit. Aenean auctor turpis vitae eros convallis elementum. Nullam vel turpis ligula, quis mollis nunc. Suspendisse porttitor sem vitae metus fringilla rhoncus. Phasellus tincidunt faucibus arcu sed condimentum.

o derece karmaşık duygular içerisindeyim vesselam.

Bu son gece…

Ayrılıyoruz sanırım bu son gece gözlerin anlatıyor bırak birşey söyleme, ayrılıyoruz ateşler yanıyor içimde sensiz nasıl olacak şu koskoca şehirde, bilemem ne kadar sürecek bu acı bildiğim her aşkın bir sonu var. Elbet unutur insan zamanla, daha çok taze acım çok yolum var.

Beni bu havalar mahvetti…

Huzurum kaçtımı kendime karşı çok tehlikeli olabiliyorum, radikal kararlar alıp hayatımı alt üst edebiliyorum mesela ya da tüm düzenimi bozup karman çorman hale sokabiliyorum.

Bu tür zamanlarda bir türlü sakin olmayı başaramadım, sakin olmam gerek.

 

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

Orhan Veli Kanık

İki…

Oysa ki iki dudağının arasındaydı mutluluk sevdalısının ama susmayı tercih etti leyla. Mecnun’un düğümlendi boğazında kelimeler, titredi elleri, süzüldü yanağından aşağıya göz yaşları. Ölüme mahkum olmuş idamlık gibi son arzusu düşündü, ölmeden önce.

Oturdu bir sigara yaktı, öksürdü. Oysa ki nice  masallarda prenses, nice düşler peri gibi resmetmişti kalbinine…

Rüzgar’da savrulan sigaranın külleri gibi savruluyordu benliği. Çırılçıplak kalmış hissetti, üşüdü. Sevdasının ellerinden kayıp gitmesine ses edemedi sustu, karanlık bir odaya hapsetti kendini, İçinde bulunduğu dört duvar arasında yürümeye başladı adam, dudaklarının arasında sönmüş bir sigaradan geriye kalanla, nefes alamadığını fark ettiğinde şafak yeni yeni ağarıyordu sigarasına uzandı, sensiz ilk sabahım diye mırıldandı, bir sigara daha yaktı…

Az daha ölüyordum, yalnızlıktan

Geçenlerde gösterime giren bir türk filmi repliğinden başlık, alakaya maydanoz yani. Uzun zamandır adam akıllı bir şeyler yazmadım, yazmak istediğim çok şeyler olmasına rağmen, İçimi dökmeye bir yerden başlamalı dedim.

Son günlerde hiç istemediği kadar sigara içmek istiyor canım, 28 yıllık hayatım boyunca sigarayı tek tük içerin biri olaraktak garipsemedim değil, nerden geliyor bu istek anlayabilmiş değilim uzatmadan yakmalı hemen bir sigara, sevdiğin kadının kokusu gibi özlemle içine çekmeli dumanını. Ard arda aynı şarkıları dinler oldum gene, soğuk ve karanlık istanbul sokaklarında yürüme isteği uyanır oldu içimde, meraklı gözlerin üzerinde olduğu yabancı mahallelerde.

Mayıs ayının 2. günü yeni bir yaş’a gireceğim şaka maka 30’a ne kaldı şurda, vay be zaman ne kadar da çabuk geçiyor insan farkına varamıyor. Bir kaç gündür evde sürekli birşeylerle uğraşıyorum, 300 yakın cd/dvd’yi elden geçirdim 200 yakını kadarının artık lüzümsuz olduğu kanatine varıp kullanılmaz hale getirdim :) iclerinden neler çıkmadı ki, eski sevgililerime ait fotoğraflar msn konuşma kayıtları, notpad’e yazılmış/gönderilmemiş mektuplar. Sanırım herşeyi/olayı arşivlemek/saklamak gibi bir huy’a sahibim :) başlanan yarım kalan projeler, dökümanlar, e-kitaplar, makaleler vs.vs. bir dünya şey. Bir çoğunun içeriğini ve bir gün mutlaka yapacağım dediğim projelerin dökümanlarını pc’ye kopyaladım, neyin ne zaman lazım olacağı belli olmuyor :)

Ve gene sabah oldu, saat 06:20 ve ahmet kaya’dan şafak türküsü çalıyor…

Uyu…

geçer dedi annem. Dedim uyuyunca bir daha acımayacak mı kalbim? sustu, bir şey söylemedi.

Ve bebekler de ölür…

Hayatımın gerçek öykülerine ayrılan bir filmin Sound-Track’indeyim.
bir yazar mıyım ? yoksa tek şiirlik şair mi ?
Notumu verdi hocalarım nasihatı koydum cebime ve zorda kalana dek çıkarmadım.
Ve ben bozuk paraydım anlaşılamadan çiklet oldum
Ve ben bütündüm yarimi sevgilimde bırakıp yarimi sokağa attım
Canımı yolda buldum, canıma teslim ettim, canına okudu
RAP canımsın !… Canıma okudun canıma kastın
İçimde saklı bir kaçak çocuk korku dolu bakışlarıyla gizlenirken iz bırakmış anılarıyla sevgili.
Mutluluktan ağlak olmak artık bir seferlik bana da mahsus
Anlamak kolaysa bak bi gözümün içine !…
Yer mi Len Velet !?!?… Sekiz senemle ben dalaştım kimsecikler yoktu mikrofonu mu buldum
İçimi döktüm.

Zihnimin derinliklerinde yaptığım kazılarda onca yılın çöpleri yatılı
Onların içinde binlerce ölümsüzlük ölümü görmüş
Kaybettiğim gülücüğü gül demeti halinde koymuşlar oysa ki suratıma
Gömülü parmak izlerin omuzlarımda
Gözlerimde bir filmsin. Göz çukurlarımda uyuya kalmış bir bebeksin.
Bende ninninim uyu….

Dayan sabır gerek
Yolun uzun, vakit kısa
Ölüm yakın…
Tanrım ona acı.
Sebep-sonuç : gecem hüzün(dolu)

Bilmecelere ısınamadım (asla)hele de senle ilgiliyse
Sevemedim sualleri cevapların yetersiz kaldi
İçime sinmemişti duyduğum yanıtların yarim
Parçalandı ellerinde kum duvarlarım
Ne hakla yarimi benden aldın ?
Yine de bir günahkar göremedim seni
Susar dudaklarım susar çocuklarım
Bir vahada yolumu kaybettim
Susar bu kuru dudaklarım
Alışkanlıklarıma yoklama yaptım
Girme sınırıma cephanen yoksa vururum tek atışta gözünün yaşına bakmadan
Toz Ol !….
Bende başta bir çocuktum sende oyuncak oldun
Tarihin sayfa aralarına kırmızı gülümü çoktan koydum(Çoktan Koydum)
Alacakaranlık geriye çekti güneşi
Bir içim tütün tadın
Kadın !.. özün toprağın buruk nefesi
Kim der ki ; Sago yaşamın minik bebeği ?
Bir yaz akşamında hayata attım göz bebeğimi, bebeğim öldü….

Dayan , sabır gerek yolun uzun vakit kısa
Ölüm yakın Tanrım ona acı sebep sonuç gecem hüzün…

Merhaba yeni gün!

Her ne kadar umut etsemde güzel bir gün geçirmeyi, biliyorum ki olmayacak. Gene yazmak istediğim çok şey var ama yazmak… Zor geliyor, susmak diyorum yine yeniden susmak! en iyisi bu…

Sene 2011 ve bu yılın ilk yazısı…

Hepsi benim suçum :)

Edit… :))

Yalancı…

Kışın ortasında kaldım yine bir başıma! çıkışlarım tutulmuş, sözler düğümlenir olmuş boğazımda, haykırışlarım duyulmamış gecenin ayazında. Düşler sahnesinde oyunmuş oynadığım, Yaşanmışlıkların üzerine çekilen çizgi olmuş sözlerim… Yalancı rüzgarlara kapılmış benliğim, sahipsiz kalmış sevdam… Yâr’in gözlerinde gördüğüm düş olmuş; Aşkım.

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.